Düğünde altınlar kime takıldıysa onundur

Reklam

Eski aile mahkemesi hâkimi avukat Mustafa Karadağ, erkeklerin de evliyken düğünde takılan ziynet eşyasını isteyebileceğini söyledi. Karadağ, “Ziynet eşyasının istenebilmesi için boşanmak şart değildir. Çünkü ziynet eşyası davaları mülkiyete dayalı davalardır. Boşanmayla ilgisi olmadığı gibi mal rejimleri hukuku içinde de değerlendirilmez” dedi. 30 yıllık hâkimliğinin 15 yılında aile hâkimliği yapan ve avukat olarak mesleğini sürdüren Karadağ, boşanma davalarına ilişkin güncel konuları şöyle değerlendirdi:

Ziynet eşyasının istenebilmesi için boşanmak şart değildir. Eşlerin evlilik içinde borç verme halleri gibi düşünülmelidir. Nasıl bir eş diğerine verdiği 1000 lira borcu her zaman isteyebilir ise ziynet eşyasını da isteyebilir. Doğru sanılan bir yanlışa değinmek gerekir. Halk arasında düğünde takılan takıların tamamının kadına ait olduğu kanısı varsa da düğünde ziynetler kime takıldı ise ona aittir. Çünkü ziynet takılma hali hukuktaki bağışlama müessesine tabidir. Düğünde altın takan kişi kime taktıysa ona bağışlamış sayılır. Erkek eş de kendisine takılan altınları kadın eşe verildiyse iadesini isteyebilir.

Zamanaşımı yoktur

Ziynet eşyası davaları zamanaşımına tabi değildir. Her zaman istenebilir. Örneğin, boşandıktan 20 yıl sonra dahi eşler diğerinde kalan ziynet eşyalarını almak için dava açabilirler.

Onclick Popunder

Kusurlu eşin mal paylaşımında pay oranı azaltılabilir

Medeni Kanun’a göre ‘Zina veya hayata kast’ nedeniyle boşanmada, kusurlu eşin artık değerdeki (mal paylaşımında payı) pay oranı azaltılabilir veya kaldırılabilir. Ancak bunun için mahkeme kararında boşanmanın zina veya hayata kast nedeniyle verildiğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Örneğin zinayı da sebep gösterip evlilik birliğinin sarsılmasından boşanma kararı verilirse, artık değerdeki payın azaltılması veya kaldırılması hükmü uygulanmaz.

Boşanma halinde ortak velayet mümkün

Uluslararası sözleşmelere göre Anayasa’nın 90’ıncı maddesi delaletiyle boşanma halinde ortak velayet mümkündür. Ortak velayet kararı için aynı velayetin anne-babadan sadece birisine verilmesi halindeki gibi yine çocuğun ‘mutad oturma yeri, diğer ebevyenle kişisel ilişki kurma zamanları, çocuğun giderlerine katılma şekilleri, nafaka’ konularında tam bir anlaşma içinde olmaları gerekir. Bunlardan herhangi birinde anlaşamamaları halinde ortak velayetin ya da velayetin ortak kullanılmasına karar verilmesi mümkün değildir.”

Nafakaya süre sınırlandırılması doğru değil

TÜRKİYE’nin şu andaki koşulları itibarıyla yoksulluk nafakasının süreyle sınırlandırılması doğru değildir. Çünkü nafakanın süreli olması ile Türkiye’de kadın istihdamının koşut düşünülmesi gerekir. Türkiye koşullarında eşinin çalışmasını istemeyen, çocuğunun annesi olması gerektiğini düşünen hatta evlendiğinde işten çıkaran bir erkeğin yoksulluk nafakasının sınırlandırılmasını isteme ya da ödemekten imtina etme hakkı yoktur. Ancak kadın ve erkek eşitliğinin tam olarak sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitsizliği düşüncesinin zihinlerden çıkarılması halinde nafakanın sınırlı olarak ödenmesi gelişen duruma göre düzenlenmesi hatta hiç ödenmemesi Türkiye’de konuşulabilir.

Şu anda zaten çalışan ve geliri olan eşlere boşanmada kusursuz olsalar bile yoksulluk nafakası verilmeyebiliyor. Nafaka kararından sonra eşlerin iş durumları, gelirleri, ihtiyaç, ödeme güçleri farklılaştığında hâkimden nafakanın azaltılması, arttırılması her zaman istenebiliyor. Eşin başka birisiyle yaşaması, haysiyetsiz hayat sürmesi hallerinde nafaka tamamıyla kaldırılabiliyor.

Hürriyet

-Reklam- Bu Haberler de İlginizi Çekebilir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz