Ferhan Köseoğlu yazdı: Başörtülü kızlarını üniversite kapılarında bekleten Türkiye mi gerçekten laikti?

Reklam

Fransa’da son dönemde yeni bir tartışmanın fitili ateşlendi. Tartışmayı başlatan ise bize hiç uzak bir isim değil. Ermeni soykırım iddiaları ile ilgili yasa tasarısının mimarı Marsilya milletvekili Valeri Boyer.

Türkiye’ye karşı tutumuyla da bilinen Boyer, dünyada laikliğin sadece Hıristiyan kökenli ülkelerde var olduğunu ileri sürüyor. Boyer ile başlayan tartışmada, Türkiye’de uygulanan laikliğin AK Parti iktidarında tehlikeli bir duruma sürüklendiği iddia ediliyor. Peki gerçekten öyle mi?

Onclick Popunder

Fransa’da Türkiye hakkında sürekli söz sahibi ancak Türkiye’de yaşananlara ‘Fransız’  bu kesim, Erdoğan iktidarıyla laikliğin geriye itildiğini öne sürüyor. Ancak Fransa menşeli laikliğin daha önce hangi tanımıyla Türkiye’de uygulandığını sorsak bunu verecekleri cevap merak konusu. En basit tanımıyla ‘din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması’ olan laiklik öne sürülerek, başörtülü kızların üniversite kapılarından çevirilmesi mi asıl laiklikti? Yoksa okul birincisi olduğu halde sırf başörtülü oldukları gerekçesiyle diploma törenlerine alınmayan kızlara gösterilen muamele mi asıl laiklik? Bunun gibi yüzlerce örneği peş peşe sıralayabiliriz.

Eğer o dönem Türkiye’de uygulanan gerçek laiklik ise, laikliğin ana vatanı Fransa’da tercih edilen uygulama neydi? Fransa’da başörtülü kızlara olması gerektiği gibi üniversitelerde özgürce eğitim alma imkanı sağlandı. Ancak Türkiye’de laikliğin o dönem nasıl yanlış anlaşıldığı ve uygulandığı en yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararda sabit. Türkiye’de hükümetin üniversitelerde başörtüsü sorununu çözmek için 2008’de gerçekleştirdiği yasal değişiklik, o dönem Anayasa Mahkemesi tarafından anayasının 2’inci maddesine atıfta bulunularak iptal edilmişti. Evet atıfta bulunulan, Türkiye’nin ‘demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti’ olduğu ile ilgili o maddeydi. Laikliği sadece dinin devlete karışmaması olarak algılayıp devletin dine her türlü müdahale yapmasına göz yuman o dönemin Türkiye’sinin en yüksek yargısınında adalet buydu. Unutmamak gerekir ki Fransa Laklik Gözlem Evi, üniversitelerde başörtüsünün laikliğe aykırı olmadığını defalarca raporlarına yansıtmıştı.

Sonuç olarak bugün Türkiye’de dini yönde atılmış özgürlükleri kimse laikliğe bir tehdit olarak algılamamalı. Sürekli vurgulandığı gibi laiklik, devletin inanç bakımından tarafsız olmasıdır. Ancak devlete yüklenen bu görev insanlardan beklenilmemeli. İnsanların hangi görev ve kurumda olursa olsun dini inancını özgürce yaşamasına müsade edilmeli. Asıl laiklik de bu olsa gerek.

-Reklam- Bu Haberler de İlginizi Çekebilir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz